|
Tarihte Eldeş:
Fatih Sultan Mehmet, II. Beyazid, ve III. Murad adına Konya ve Karaman efkaını tesbit eden il yazıcıları tarafından
tutulan ve Ankara vakıflar genel müdürlüğü arşivlerindeki vakfiyelerdeki bilgilere göre Selçuklular döneminde
Turgutoğulları hanedanından Emir olan Ilgındaki Çukur Camiyi yaptıran Turgutoğlu Pir Hüseyin Bey’in Torunu; Turgut oğlu Ömer Bey,
kendisi için yaptırdığı türbeye Ilgın’a bağlı "İldaş" Eldeş köyünü bu türbeye gelir olarak vakfetmiştir. Hicri 827 yılı
Rebiyyulevvel tarihli Arapça metinli vakfiyede sözü edilen türbe yıkılmıştır. Daha sonra yine Turgut oğullarından Ömer
Bey’in Kızı Paşa Hondi hatun Konya’daki dar-ül-huffazı için Konya’daki Kemer değirmenini ve Ilgın’a bağlı "İldaş" Eldeş
köyünü gelir olarak vakfetmiştir. Fatih zamanında dar-ül-huffazın mütevellisi Mevlana Muslih-id-din’dir. SECERE : Emir Şah
Beyin oğlu Pir Hüseyin Bey, Oğlu Turgut Beydir. Buradan Karamanoğlu beyliği hakimiyeti döneminde Eldeş uzunca bir süre Turgutoğullarının mülkü ve idaresinde olduğu anlaşılıyor.
Eldeş Adı:
Eldeş adına Türklerin Anadoluya hakim olduğu Selçuklu dönemine kadar yazılı kaynaklarda raslanıyor. Selçuklu
dönemindeki vakfiyelerde yine aynı isimle "ELDAŞ" veya "İLDAS" olarak olarak geçiyor. Osmanlı döneminde 1534 tarihli bir
haritada Eldeş köyü; Konya vilayeti Akşehir sancağının Ilgın kazasına bağlı İl-daş yada İl-deş köyü olarak adı geçmektedir.
Köyün adı ile ilgili farklı rivayetler vardır.
En kuvveti görüşe göre köy adını Anadolu Selçuklu dönemi Selçuklu komutanı olan İl-deş isimli bir bey'den almıştır. Bu yöndeki bilgi 1967 Konya İl Yıllığı Eldeş köyünün adı hakkında İldeş İkinci Toros Boğanın kardeşlerinden biri olduğunu naklediyor.
Eldeş Köyün yaşlılarından sözlü nakillerine göre Eldeş köyünün Osmanlı ve Cumhuriyet ilk yıllarında "İldaş veya "İldeş Dede'nin çiftliği" diye anıldığını naklediyorlar. İldeş Bey muhtelen bir Selçuklu uç Beyi, sınır komutanı. Konya'nın korunmasında görevli olan bu beyin adından geldiği daha mantıklı.
Eldeş Köyü, adının Gökçeyurt (Kembos)lu Eczacı Sabri Aslan bize şöyle nakletti: "Ben 1967 yıllarında lisede "Yaşadığımız çevre" adlı münazara ile araştırmaya başladım. O yıllarda araştırmacı Cumhuriyetçi akrabam ve köylüm olan değerli insan rahmetli Akşehir müftüsü Tefik Ulema Konya tarihçisi Osman beyden dinlediklerini bana anlatmıştı İşte o yıllardan kalanlar. 12.yy. da I. Alaaddin Keykubat Anadolu Selçuklu sultanı olarak Konya’dan Abu-gere (Ab-ı Germ) sıcak su yani Ilgın'a oradan'da Beykonak yani Tekke’ye, Mamuretilhisar veya Nemrutulhisar geçen Mahmuthisarı ile bugünkü Eldeş'in olduğu yerdeki Kembos'un dış saldırılardan korunması için yapılan korugan ve kaleler yıkılarak Alaaddin Keykubat emir çavuşu ERDEŞ (İl-deş) beyi Emir tayin ederek suretiyle Eldeş'te bırakmış o günden sonra bugünkü eldeş ismini Erdeş beyin adından almış."
Eldeş köyünün adı Konya Yıllığına göre önceleri İldeş diye kayıtlarda geçmekte iken son olarak Eldeş olarak nihayi halini almıştır. Köyün Cumhuriyetle yaşıt ihtiyarları köyün adından bahsederken İldeş diye konuşurlardı.
Yaptığım araştırmalarda göçebe olan Türkmenler aynı yerden geldikleri için birbirlerine günümüz Türkçesinde hemşeri
anlmına gelen "eldaş" veya "ildeş" diyorlar. Buda kelime anlamı açısından değerlendirilebilir.
Sağda Eldeş'te Eski Bir Akarçeşme ve Eldeşliler. Foto: Temmuz 2004 Beytullah Yıldırım.
Bir halk rivayetine göre: Eldeş köyü, muhtemelen Hitit döneminde Yedin şehri olarak biliniyormuş tarihte. İki kapılı
bir şehir olan Yedin şehrinin kapılarından biri yukarıda birisi aşağıda imiş. Yukarı mahalle üzümleri ile aşağı mahalle
Pıralı bölgesi gülleri ile ünlü bir şehir. Demirci harmanı mevkisinde demir ve altın madenleri işlendiği söylenmekte rivayetler muhtelif.
Tarihi Bulgular:
Anadolu'nun pek çok yerinde olduğu gibi köyümüz ve civarı bir açık hava müzesi konumundadır. Mezar kalıntıları,
eski antik yapı kalıntıları, lahit ve mezar parçaları, süs eşyaları, heykelcikler, yazılı ve kabartmalı muhtelif taş ve mermerler, toprak ve
metal kişisel eşyalar zaman zaman raslanan bulgulardır.
Tarihi kalıntı olarak günümüzde bilinen yerlerin başlıcaları; Eldeş Nodalar Höyük, Kurban Tepesi, Pıralı Hitit ve Roma mezarlığı,
Dibekköyü ören yeri kalıntıları, Boztepe Demirci Harmanı mevkiindeki antik kalıntıları, Andiğin Deresi, Yukarı mahallede bulunan eski
evler, Aliyaka'daki Yörük mezarlığı, Kudret hamamı, Yatır ziyaret, tarihi kalıntılardan bazılarıdır.
Eldeş Nodalar Höyük:
İlçemiz Ilgın'ın yaklaşık 10 km. doğusunda Beykonak (Tekke) Beldesi yolunun 500 m. doğusunda Eldeş köyü
sınırları içinde yer alan Nodalar Höyük en belirgin yerleşim kalıntılarındandır. Boyutları 75 m. x 25 m.dir. Keramik
buluntular Geç Kalkolitik, İlk Tunç Çağı II. Bin ve Demir Çağlarına aittir. Ayrıca burada İlk Tunç Çağı'na ait taştan
yapılma bir el baltası bulunmuştur. Kalkolitik ve İlk Tunç Çağlarında yerleşim yeri olan höyük, bugün üzerinde ve
eteklerinde yapılan tarım ile günbegün tahrip ediliyor. Üzerinde anız yakılmış olan höyükte çok miktarda define çukuru da
bulunuyor. Korunmaya muhtaç olan höyük, eski bir yerleşim birimi olarak dünden bu günümüze kalan tarihi bir mirastır. TAY
(Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri) Projesi, kapsamında Eldeş Nodal höyükte bilimsel inceleme ve envanter çalışması yapılmıştır.
Eldeş Köyü Nodalar Höyük'ten bir görünüm. Foto: Temmuz 2004 Beytullah Yıldırım.
Dibek Köyü Ören Yeri:
Günümüzde Eldeş köyü sınırları içerisinde olan eski medeniyetlere ait yerleşimlerden birisi olan Dibek köyü önemli bir
arkeolojik kalıntıdır. İlçemiz Ilgın'ın yaklaşık 10 km. doğusunda Beykonak (Tekke) Beldesi yolu üzerinde Mahmuthisar köyü
yakınlarındaki ören yeri eski bir yerleşim birimidir. Yaptığım araştırmalarda Osmanlı imparatorluğu kayıtlarına göre, 1
Recep 1190 / 1776 tarihli şer’iyye Sicil defterinin c.100 (E-6) s. 236’da kayıtlı Şeyh Bedrettin evkafı içinde Ilgın
köylerinden Dibek köyü ve Kembos yeni adı Gökçeyurt köylerininde isimleri aynen geçmektedir. Buradan hareketle tarihte
Dibek köyünün müstakil bir köy olduğunu ve adının uzunca bir süre değişmeden günümüze kadar ulaşmış olduğunu tespit
ediyoruz. Yerinde 2004 ve 2006 yıllarında yaptığım incelemelerde Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar işletilen bu gün artık
yok olmaya yüz tutmuş olan Dibekköyü değirmeni kalıntıları ve ev temellerinin kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır.
Dibek köyünde günümüzde daha çok yapı kalıntıları olan ören yerinde, yeraltı yerleşimi ve bu yerleşim yerinin girişleri
vardır. Yakın zamana kadar Dibek köyünde, su ile çalışan bir un değirmeni faal olarak çalışmakta idi. Şu an yıkılıp yok
olmaya başlayan yapıdan kalıntılara rastlanmaktadır. Yörede yaşayan pek çok köylü yer altı şehrinin içerisine girip gezmiştir.
Büyüklüğü bakımından farklı söylentiler olan yer altı yerleşimi hakkında herhangi bir bilimsel çalışma yapılmamıştır.
2004 yılında bölgede yaptığım incelemelerde artık iyice çökme belirtileri tespit ettiğim yerleşimin iki ayrı girişi hala içeriye girilebilecek durumda görülüyor. Girişler
yüzeyden yaklaşık iki üç metre aşağıda, kemerli ve yer yer toprak çökmelerinden fazlası ile etkilenmiş durumda.
Yer altı yerleşiminin kullanım ve yapılışına dair farklı söylentiler var. Bunların öne çıkanı ise savaşlarda bu yer
altı şehri sığınak olarak kullanılıyordu. İçeriye daha önce girenler yer altı şehrinin içinde, biri birlerine bağlı
odalardan oluşan galeriler ve bu galerileri aydınlatan ve havalandıran bacaların ve kiler ve ocakların olduğu söyleniyor.
Daha çok mermer parçaları ve çanak çömlek parçalarının bulunduğu yerleşim daha çok definecilerin yağmalarına sahne olmuş görülüyor.
Yer altı şehrinin yanı sıra normal bir yerleşim yeri olan Dibek köyü, bölgenin kendisine ait akarsuyu ve kaynakları
vardır. Bu bölge Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar normal bir köy olarak yapıları ve değirmeni ile belli bir yaşın
üstündekiler tarafından biliniyor. Bilhassa Dibek köyü değirmenin 1960’li yıllara kadar çalıştığı biliniyor. Günümüzde bu
değirmene ait duvar kalıntıları mevcuttur. Bu değirmen bir ecnebi değirmeni olarak biliniyor.
Dibek köyü yer altı yerleşimine konusunda dikkatimi çeken bir başka nokta ise Eldeş köyünde yaptığım incelemelerde
eski dönemde pek çok evin kendisine ait bir yer altı odası (sığınağı) olduğunu tespit ettim. Bu odalarda Dibek köydeki yer
altı şehri ile aynı amacı taşıyor ve asli görev olarak sığınak olarak kullanılıyormuş. Bu bize o dönemlerde bunun bir
sosyal ihtiyaç olduğunu ve mimarinin olağan bir parçası olduğunu gösteriyor. Aktif olarak kullanılmış olan ve içerisinde
aydınlanmak için bir şeylerin yakıldığı bacalarındaki izlerden belli olan bu yer altı odalarına köyde pek çok örnek varmış
fakat günümüze pek ulaşan olmamıştır.
Dibek köyü kendisini bilimsel olarak gün ışığına çıkaracak ve tarihi mirasımıza katkıda bulunacak araştırmacılarını
bekliyor. Aksi takdirde sadece adı kalacak kendisi yok olup gidecek.
Yörük Mezarlığı:
Eldeş köyünün Alayaka mevkiinde olan ve Yörük mezarlığı olarak bilinen bölge çok eski yerleşimlerden birine
aittir. 1980’li yıllara kadar boyları iki ile üç metre yüksekliğindeki mezar taşları ile dikkati çeken mezarlık günümüzde
evlerin ve tarlaların arasında neredeyse kaybolmaya yüz tutmuş durumdadır. Yerleşim yerinin yanı başında olması sebebiyle
mezar taşları farklı amaçlar için kullanılmış veya doğal koşullardan dolayı tahrip olmuştur. Yörük mezarlığının eski
yerleşimlerden birisine ait olduğu biliniyor. Çevresinde her hangi bir duvar veya mezarlığın sınırlarını belirleyen bir
unsur olmadığı için mezarlığın alanı geçmiş yıllara nazaran dahada küçüldüğü gözleniyor. Yakın bir gelecekte sadece adının
kalacağını tahmin ettiğim mezarlığın günümüzde hala kalıntıları mevcut durumda. Bu mezarlığa benzer ana yolun alt
tarafında kalan Çayır harmanı mevkiinde bu mezarlığa benzer küçük bir mezarlıkta orada vardır. Bu mezarlık tarla yapım amaçlı olarak sürülüp kullanılmaktadır.
Sağda Alayaka Yörük mezarlığının son durumu. Foto: Temmuz 2006 Beytullah Yıldırım.
Boztepe Demirci Harmanı Antik Kalıntıları:
Yukarı mahalle, Gökçeyurt (Kembos) yolu üzerinde, yüksek rakımlı ovaya hakim bir alan olan Boztepe,
Demirci Harmanı mevkiinde bir yapının kalıntılarının olduğu bilinmektedir. Üzerinde su deposu, ekim alanları ve yakın
zamana kadar bir bölümü harman yeri olarak kullanılan bölgenin adı, Burada geçmiş dönemlerde demir ve altın işlendiği
için bölgeye Demirci Harmanı adıyla anılmıştır. Burada inşa edilen içme suyu deposunun yapımı esnasında düzgün mermer
taşlar ve yapı kalıntıları ortaya çıkmıştır. Kayalık olan bölgenin alında gizli giriş ve bölmelerin olduğu söylentiler arasındadır.
Yapının temellerinin bulunduğu alanın çevresinde define arama amaçlı kazılar, tahribat ve tarım amaçlı kullanım tarihi
kalıntının yok olmaya yüz tuttuğunu gösteriyor.
Sağda, Boztepe Demirci Harmanından bir görününm. Temmuz 2006 Beytullah Yıldırım.
Eski Mezarlık:
Köyün girişinde, yeni mezarlıkla arasından yol geçen eski mezarlık Osmanlı hatta Selçuklu dönemlerine ait
mezarların olduğu ve günümüzde kullanılmayan mezarlıktır. Yakın döneme kadar çok sayıda mezar taşı olan mezarlık 2004
yılında yaptığım incelemelerde pek fazla mezar taşına rastlayamadım.
Fotoğrafta Eldeşin girişindeki eski mezarlıktan bir görünüm. Temmuz 2006 Beytullah Yıldırım.
Pıralı Roma Mezarları:
Eldeşin doğusunda köye hakim noktalardan birisi olan bölge tarihin çok eski dönemlerine ait mezar ve yerleşim
kalıntılarıyla bilinen Pıralı bölgesinde Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar gayri müslim vatandaşların mübadeleye kadar yaşadığı naklediliyor.
Eldeşin doğusundaki Pıralı mevkiinde kapama ve çatma tipindeki mezar taşları ve mezar kalıntıları Roma dönemine aittir.
Aynı zamanda köyün muhtelif yerlerinde bulunan mezar stelleri de Roma çağına aittir. Bahçe ve tarlalarda toprağı işlerken
ortaya çıkan muhtelif tarihi gravürlerin olduğu taşlar, seramik parçaları, genellikle ölü ile birlikte gömülen kişisel
eşyalar, sıkça rastlanan bulgular arasındadır. Köy içindeki evlerin duvarlarında ve köy çeşmelerinin yapımında kullanılan
gayri İslâmî mezar taşları, köyün Roma döneminde önemli bir yerleşim birimi olduğunu gösteriyor. Taşlık ve kayalık bir
alan olan Pıralı bölgesinde Roma dönemine ait önemli mezarlık kalıntılarına halen rastlanmaktadır. Bölgede bir kral ve
ailesinin mezarlarının olduğu söylenmekle beraber kesin bir bilgi mevcut değildir. Bölge aynı zamanda Eldeşteki eski
önemli yerleşim yerlerinden birisi olarak dikkati çekiyor.
Fotoğrafta sağda Pıralı harmanı mevkiinde bir görünüm. Temmuz 2004 Beytullah Yıldırım.
Değirmen Ocağı:
Eldeş köyündeki eski bir yerleşim yeri olan bölge Çayır harmanı mevki çevresindedir. Bölge ile ilgili olarak bu
günkü köyün ilk yerleşim yeri olduğu söyleniyor. Yaşlı meşe ağacının çevresinin köy meydanı olduğu ve bu yerleşmenin Bahçe
altı mevkiinden başlayıp Alayaka’ya kadar devam ettiği tespit edilmiştir. Değirmen ocağı diye bilinen bölgede iki su
değirmeni iki mezarlık, bir mescit yani Eldeş köyünün ilk camisi ve elma bahçelerinin olduğu anlatılıyor. Bu yerleşim
yerinin olduğu bölgedeki evlerden günümüze ulaşabilenlerinin altlarında sığınak olarak kullanılan toprağın altına kazılmış
küçük odalar vardır. Değirmen ocağı bölgesi yerleşmesinin Bizans ve Selçuklu dönemlerinde kullanıldığı biliniyor.
Günümüzde pek çok yapı temeli ve kalıntıları olan bölge asli olarak tarım alanı ve harman yeri olarak kullanılan ağaçlık
ve su altı verimli bir bölgedir. Bölgede elma, tarihteki kadar olmasa bile en çok rastlanan meyve olma özelliğini
sürdürüyor. Eldeş köyü merkez camiinin mihrab, minber ve kürsüsünün ahşap süslemelerinin buradaki elma ağaçlarından
oyularak yapıldığını söyleniyor.
Değirmen ocağı mevkiinde yaşlı meşe ve genel görünüm. Temmuz 2006 Beytullah Yıldırım.
Kudret Hamamı:
Eldeş köyündeki tarihi miraslardan birisi olan ve asılık bir geçmişe sahip olan Kudret hamamı Karağız
mahallesinde Eldeş Çayının kenarında bir evin giriş katındadır. Göbektaşı ve mermer kurnalardan oluşan bir yapıya sahip
olan hamama kudret hamamı denmesinin sebebi ise, yerden sıcak olarak kaynayan çıkan Ilgın Kaplıcasındaki gibi sıcak sudan dolayıdır. Bu
hamam, yaklaşık 80 - 100 yıl kadar önce suyunun kesilmesi üzerine artık kullanılmaz durumdadır. Selçuk Üniversitesi Doç.
Dr. YAŞAR EREN in Konya Ilgın ve Eldeş köyünde yaptığı deprem inceleme çalışmalarında bölgenin depremselliği ile igili
olarak bölgenin önemli iki fayını belirlemiştir. Ilgın fayı ve Eldeş fayıdır. Ilgın kaplıcalarının ve Ilgın Çavuşcu
Gölünün bu fay kırığından çıkan sular ile oluştuğu biliniyor. Eldeşteki Ilıcanın'da fay kırığından çıktığı daha sonraki
depremlerde kırığın hareket etmesi neticesinde Eldeşteki sıcak su kesilmiş olması akılcıdır.
Bu hamam ile ilgili olarak anlatılan bir rivayete göre :
Kudret hamamının sahibi bir gece ruyasında kendisinden bir deve kurban etmesini isteyen bir ses duymuş. Gördüğü bu ruyayı
dikkate almayan hamam sahibi kısa bir süre sonra kendiliğinden çıkan bu sıcak suyun kuruyup yok olduğunu gördü ve bir daha
bu su akmadı. Böylece hamam kullanılmaz oldu. Son döneme kadar hamamım tezyinatı, kurnaları, ve göbek taşı mevcuttu.
Kudret hamamının içinde bulunduğu ev. Temmuz 2004 Beytullah Yıldırım.
Yatır "Ziyaret":
Eldeş köyünün manevi dünyasında önemli bir yeri olan ecdadımızın ve önemli zatların kabirleri günümüzde yatır
olarak nitelendirilmektedir. Söz konusu yerlerin, mezar veya makam olma ihtimali vardır. Geçmişten günümüze hemen herkesin
dinlediği veya bildiği dede ve yatır görme ili ilgili daha çok mistik ve metafiziksel olaylar bölgenin bu konuda belli bir
inanç ve birikime sahip olduğunu gösteriyor. Köyde ve çevrede yatır olarak bilinen türbe bir ziyarettir. Günümüze tamamı
ulaşamamış olan türbenin, 1970'li yıllara kadar civar köylerden dahi gelinerek daha çok hasta olan küçük çocuklara şifa
için ziyaret ediliyordu. Türbenin bir adı yoktur. Kime ait olduğu ve ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber Eldeş’li
hemşehrimiz hocamız merhum, Prof. Dr. Necdet Aral'dan temin ettiğim yapının 1963 yılına ait son fotoğrafına göre Selçuklu
izleri taşıdığı göz önüne alınırsa muhtemelen Turgutoğulları tarafından yada aynı dönemde yapılmış olması kuvvetle
muhtemeldir. Tabii olarak bu ilmi bir tesbit olmayıp tamamen bir tahminden ibarettir.
Yatırın onarım görmüş son halinden bir görünüm. Temmuz 2004 Beytullah Yıldırım.
Yatır “ziyaret” köyde alanında özel bir yere sahiptir. Köyde yatır veya dede damı olarak köylüler tarafından belirtilen
birçok yer var fakat söz konusu yerlerin hiçbiri bir dış yapıya yada mezar kalıntısına sahip değildir. Önceden olanları
var ise bunlar günümüze ulaşmamıştır. Fakat mezar ve taşı gününüzde mevcut olan yatır bu konuda tek örnektir. Mezarın
başındaki oval taş orijinal mezar taşı olmayabilir. Kırılmış olan mezar taşı üzerinde ve kabrin çevresinde herhangi bir
yazı ve işaret söz konusu değildir. Günümüzde saygıdan dolayı mezarın dış duvarı ve üzeri çatı ile kapatılarak yeniden
yapılmıştır. Bu onarım ve yenileme kabri koruma anlamında işlevini yerine getirirken, yapı aslına uygun olarak yapılmadığı
için, türbenin orijinalliğini tamamen ortadan kaldırmıştır. Yaptığım araştırma ve görüşmelerde bu mezarın önemli bir şahsa
ait olduğu bilgisinden başka herhangi bir bilgiye henüz ulaşabilmiş değilim. Türbe ilgili araştırmalarım sürmektedir. Konu
hakkında bilgi sahibi olanlardan ilgi ve yardım istirham ediyorum.
Sonuç Olarak:
Eldeş Köyü ve çevresinde ciddi bir kazı ve araştırma yapılmamıştır. Tarihi kalıntılar ile ilgili olarak
2001 yılında köyde ev, çeşme ve benzeri yapılarda kullanılan veya arazide bulunan eserler müzeler müdürlüğü tarafından
toplanarak ilçemiz Ilgında müze olmadığı için Akşehir ve Konyadaki çeşitli müzelere götürülerek sergilenmektedir. Son
yıllarda hızla artan define arama meraklılarının, tarih yağmacılarının ve doğanın tahribatından çok geç kalınmakla beraber
kurtarılarak korumaya alınmıştır. İlçemiz Ilgın'da eski askerlik şubesi olarak bilinen tarihi yapının restore edilerek
müze yapılması yıllardır gündemdedir. Bizlerde böyle bir çalışmayı gönülden destekliyor ve bir an önce müzemize kavuşmayı
temenni ediyoruz. Bu tarihi mirası korumak ve gelecek nesillere aktarmak toplum bilincimizin ve tarihe olan duyarlılığımızın bir gereğidir.
Enbiya yurdu bu toprak şüheda burcu bu yer;
Bir yıkık türbesinin üstüne Mevlâ titrer!
Mehmet Akif Ersoy
|